5 Haziran 2025 Perşembe

Özbek Kadın Hakları Koruma Derneği’nden Örnek Buluşma-Yılmaz Parlar

  

Tabiatın Kucağında Geleceği Şekillendiren Vizyon


Özbek Kadın Hakları Koruma Derneği yönetimi, 04 Haziran 2025 Çarşamba günü Polonezköy’ün eşsiz yeşil doğasında bir araya gelerek kadın haklarına dair anlamlı yeni projelerini masaya yatırdı.

Toplantının ana gündemi, kadın haklarını koruma kılavuz kitabının içeriklerinin belirlenmesiydi.

 “Zihinler tabiatla açılır” düşüncesinden yola çıkarak düzenlenen bu özel toplantı, aynı zamanda yeni projelerin temelinin atıldığı ve kadın haklarını koruma kılavuz kitabının içeriklerinin titizlikle belirlendiği bir fikir kampına dönüştü.

Yeni projelerine ve özellikle de merakla beklenen "Kadın Haklarını Koruma Kılavuzu" kitabının içeriğine son şeklini verdi. Doğanın kalbinde yapılan bu anlamlı buluşma, zihinleri açarak kadın hakları konusunda yepyeni fikirlerin ortaya çıkmasına zemin hazırladı.

Piknik havasında geçen buluşma, hem verimli tartışmalara hem de derneğin gelecek vizyonuna ışık tuttu.

Günübirlik bir piknik havasında gerçekleşen toplantı; doğayla iç içe, özgürlük hissi uyandıran bir ortamda hem üretkenliğin hem de dayanışmanın en güzel örneklerinden birine sahne oldu.

Kadın Haklarının Yol Haritası Belirleniyor

Toplantının odak noktası, kadınların toplumsal haklarını hem hukuksal hem kültürel düzlemde daha net bir şekilde tanımlayan, farkındalık oluşturan ve yol gösteren “Kadın Haklarını Koruma Kılavuz Kitabı” oldu.

Dernek, hazırlayacağı "Kadın Haklarını Koruma Kılavuz Kitabı" ile hem Özbekistan’da hem de uluslararası arenada kadınların hak arayışına rehberlik edecek.

Kadınlara yönelik şiddetten sosyal hayatta eşit temsil hakkına, eğitimde fırsat eşitliğinden ekonomik özgürlüğe kadar birçok başlıkta çözüm odaklı içerikler tartışıldı ve kaleme alındı.

Bu kılavuz, yalnızca yasal hakları değil, aynı zamanda kadınların sosyal, ekonomik ve kültürel alanlarda güçlenmesine yönelik stratejileri içerecek. Toplantıda, kitabın içeriğinin "kadın dayanışması, hukuki destek mekanizmaları ve toplumsal cinsiyet eşitliği" temaları üzerine inşa edilmesi kararlaştırıldı

Ozoda İslamova, Vizyoner Bir Lider, Bir Işık

Bu tarihi buluşmanın mimarı, Dernek Başkanı Ozoda İslamova, enerjisi, öngörüsü ve kararlılığıyla bir kez daha takdir topladı.

Kadın hakları konusundaki engin bilgisi ve stratejik duruşuyla “vizyoner lider” tanımını bir kez daha hak etti.

Yıllardır kadınların sesi olan, onların gücünü toplumun merkezine taşıyan İslamova, sadece Özbekistan’da değil, Türkiye’de de dikkat çeken bir figür haline geldi.

Bu özverili çalışmaları ve uluslararası düzeyde fark yaratan projeleriyle Derneğin başkanı Ozoda İslamova, yıllardır sürdürdüğü enerjik, kararlı ve ilham verici çalışmalarıyla kadın hakları mücadelesinde bir sembol haline geldi.

Bu başarıların bir yansıması olarak, 2025 yılı Türkiye Altın İnsan Ödülü’ne layık görülen İslamova, kadınların sesini duyurmadaki azmiyle bir kez daha taçlandırılmıştı.

Bu ödül, yalnızca bir başarı sembolü değil, aynı zamanda kadınların değişim gücünün tescili olmasıydı.

Kadınların Gücü, Doğanın Sesiyle Buluştu

Polonezköy’ün yeşiliyle bütünleşen bu anlamlı toplantı, yalnızca fikirlerin değil umutların da yeşerdiği bir gün oldu. Kadınlar arasında kurulan dayanışma bağı, ortaya çıkan yaratıcı fikirler ve ortak hedefe duyulan inanç, geleceğe dair umutları güçlendirdi.

Toplantıda konuşan İslamova,"Kadın hakları, insan haklarıdır. Bu kılavuz, yalnızca bir kitap değil, bir manifesto olacak. Amacımız, tüm kadınların haklarını öğrenmesi ve savunması için güçlü bir araç sunmak"dedi.

Bu buluşma; “birlikten kuvvet doğar” sözünü en güzel haliyle yaşatırken, Özbek Kadın Hakları Koruma Derneği’nin misyonunu da bir kez daha gözler önüne serdi.

Kadınlar için daha adil, daha eşit ve daha özgür bir dünya.

Ozoda İslamova Yalnızca bir lider değil, yol gösteren bir yıldız olarak, özverisinin ve kararlılığının ışığı, sadece Özbek kadınlarını değil, tüm dünyadaki kadınları aydınlatmaya devam ediyor.

İslamova'nın kadın hakları konusundaki tutkusu ve derneğin hedeflerine ulaşma konusundaki kararlılığı, tüm yönetim üyelere ilham verdi.

yilmazparlar@yahoo.com

1 Ocak 2025 Çarşamba

Prof. Dr. Ümit Özdağ’dan DEM Parti Öcalan ziyaretine tepki-Yılmaz Parlar

  

Cumhur-Öcalan İttifakı, Türkiye’yi Nereye Götürüyor?

Prof. Dr. Ümit Özdağ’dan Sert Tepki, “Cumhur İttifakı, Zillet İttifakı Olmuştur!”

Zafer Partisi Genel Başkanı Prof. Dr. Ümit Özdağ,

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin bebek katili Öcalan’a özgürlük çağrısının ardından, AKP’nin izni ve onayıyla Demokratik Emek Partisi (DEM) temsilcilerinin İmralı’da yaptığı görüşmelere sert tepki gösterdi.

Özdağ, Cumhur İttifakı’nın geçmişteki yanlışlarından ders almadığını vurgulayarak, “2009-2015 müzakereleri sonucunda Türkiye, Hendek teröründe 760 evladını şehit verdi, yüzlercesi gazi oldu. Şimdi aynı hatayı tekrarlayarak Öcalan ile pazarlığa oturdunuz” dedi.



“Kahramanlarımıza Ne Diyeceksiniz?”

Özdağ, terör örgütüyle yapılan görüşmelerin Türk askerinin moralini ve şehit ailelerinin onurunu zedelediğini belirterek, şu sözlerle Cumhur İttifakı’na yüklendi:

“Kış şartlarında, Irak'ın kuzeyindeki dağlarda terörist gözetleyen kahramanlara, ‘Biz anlaştık, size gerek kalmadı’ mı diyeceksiniz? Yapboz oyunu değil bu! İnsanların hayatıyla ve mücadele azmiyle oynuyorsunuz.”

“Türkiye’yi Paradigma Değişikliğine Götürüyorlar”

Öcalan’ın son açıklamalarına değinen Özdağ, terörist başının Erdoğan ve Bahçeli ile yapılan pazarlıkların parçası olduğunu belirtti. Öcalan’ın “Yeni paradigma” vurgusunun, anayasa değişikliği ile yeni bir devlet modeli oluşturma girişimi olduğunu ifade eden Özdağ, “Bu plan Türk milletinden gizli bir şekilde yürütülüyor. İstiklal Harbi ile kurduğumuz devlet masaya yatırılmış durumda” dedi.



“Cumhur İttifakı Zillet İttifakı Olmuştur”

DEM milletvekillerinin TBMM’de yaptığı çıkışları eleştiren Özdağ, “Bölgeye özerklik vaat eden bir anlaşma mı yaptınız? Bu zillet değil de nedir?” diye sordu.

Özdağ, “Cumhur İttifakı, daha önce Zillet İttifakı’na yönelttiği suçlamaların tam tersini yaparak Öcalan ile pazarlığa oturmuştur. Bahçeli’nin ‘çok şey değişecek, Türkiye değişmez’ sözleri bile bu planı açık ediyor” ifadelerini kullandı.

Türk Halkına Çağrı

“Zafer Partisi olarak, Atatürk ve İstiklal Harbi şehitlerimizin emanetine sonuna kadar sahip çıkacağız. Tüm vatanseverleri, bölücü ittifakla mücadeleye davet ediyoruz.”

Özdağ, konuşmasını büyük Türk milletine seslenerek tamamladı:

“Binlerce şehidimizin kanıyla kurulan Türkiye Cumhuriyeti’ni çete başına ve işbirlikçilerine karşı savunmakta kararlıyız. Türk halkının devletine sahip çıkacağına inanıyoruz.”

Bağımsız, Güçlü  Bir Türkiye İçin!

Zafer Partisi’nin lideri Prof. Dr. Ümit Özdağ’ın bu sert açıklamaları, Türk siyasetinde yeni bir tartışma başlatırken, Cumhur İttifakı’nın İmralı görüşmeleri üzerindeki sessizliği kamuoyunda merak uyandırıyor.

yilmazparlar@yahoo.com

29 Ekim 2024 Salı

Ümit Özdağ’dan 29 Ekim Mesajı, “Cumhuriyetimizi Sonsuza Dek Yaşatacağız”-Yılmaz Parlar

Ümit Özdağ'dan 29 Ekim Mesajı, “Cumhuriyetimizi Sonsuza Dek Yaşatacağız” 

Zafer Partisi Genel Başkanı Özdağ, 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı mesajında, Cumhuriyet'in , Türkiye'nin geleceğine dair endişelerine ve Atatürk'ün emanetine sahip olacağına vurgu yaptı.

Türk milletinin neslinin korunmasını: Özdağ, Türk milletinin varlığını sürdürmesi için Atatürk ve silah askerlerinin mücadelesine sahip olduklarını, kurdukları cumhuriyeti ve cumhuriyetin devrimlerini korumanın sağlanmasını belirtti.

Birlik ve beraberlik düzeni: Özdağ, Türk milletinin birlik ve beraberlik içinde hareket edilmesi gerektiğini vurguladı.

Atatürk'ün emanetini koruma kapsamı: Özdağ, Türk milletinin Atatürk'ün emanetinin bekçiliğini yapıyor, Türkiye Cumhuriyeti'nin ilelebet payidar kalması için zor koşullarda direndiğini söyledi Cumhuriyet Bayramı kutlaması: Özdağ, Cumhuriyetimizin 101. Yaş günü ve Büyük Türk Milleti'nin Cumhuriyet Bayramı' kutladı.

Şehitlere saygı: Özdağ, Cumhuriyetimizin kurucusu ve ilk cumhurbaşkanı, ebedi başkomutanımız Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve Millî Mücadele'nin o günkü ve öldüğü şehitlerini ve gazilerini rahmet ve rahmetle andı.

Türk milletinin geleceği için uyarı: Özdağ, Türkiye'de yaşanan siyasi ve sosyal hayatların dikkat edilerek, Türk milletinin geleceği için önemli bir uyarı niteliğinde bir mesaj verdi.

Özdağ'ın mesajı, Türk milletinin birlik ve beraberlik içinde hareket etmesi vurgulanıyor ve Türkiye'nin geleceği için önemli bir hatırlatma niteliğindeydi.

Zafer Partisi Genel Başkanı Prof. Dr. Ümit Özdağ, 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı vesilesiyle yayımladığı mesajında, Türkiye Cumhuriyeti'nin patlak veren sorunuyla ilgili uyarıda bulundu. Cumhuriyetin kayıtlarının saklanmasından bazı saklanmaların kaydedildiği, yönetilemez hale getirildiğini ifade eden Özdağ, Türk milletinin Cumhuriyet ideallerinin temizlenip kalıcı olarak korunduğunu vurguladı. Erdoğan'ın yönetime yönelik eleştirilerini yapan Özdağ, Atatürk'ün sırasını korumasını sağlamada bulundu.

Özdağ, Cumhuriyetin kabul edilebilirliklerinin tarikat ve cemaatlerin bürokrasideki dağılımının arttığını, Türkiye'nin 13 milyondan fazla sığınmacı ve kaçağın varış noktası durumunun geldiğini ve bu durumun ülkenin sınırlanma tehlikesi olduğunu belirtti. Ekonominin ciddi şekilde sarsıldığına dikkat çeken Özdağ, anayasal düzenin hedef alındığını ve “Türk”ün Anayasadan çıkarılmak istendiğini iddia ederek, Cumhuriyetin temel ilkelerinin tehdit altında olduğunu savundu.

Devletin mevcut ekonomik ve sosyal sorunlarına işaret eden Özdağ, hastanelerde tedavi masraflarını karşılayamayan bebeklerin yaşamının tükenmesini, sığınmacılar tarafından işlenen suçları, kadınlara yönelik cinsel saldırıları ve gençlerin beslenmeye erişiminin kolaylaşmasını eleştirdi. PKK lideri Öcalan'ın özgürlüğü ve Meclis'te konuşma hakkı gibi taleplerin Türkiye'yi parçalamaya yönelik adımlar olarak değerlendirildiğini ifade etti.

Özdağ'ın Atatürk'e Hitabı

Prof. Dr. Ümit Özdağ, mesajında ​​Atatürk'e hitap ederek, "Büyük Atatürk, 101 yıl önce çıktığın yolda yürüyen, ideallerini savunan Türk Milleti, emanetini canı kurtarır" dedi. Türkiye Cumhuriyeti'nin sonsuza kadar sürdürüleceğine dair inancını yineleyen Özdağ, Türk milletinin iç ve dış tehditlere karşı Atatürk'ün mirasına sahip çıkacağını belirtti.

Cumhuriyetin 101. yılını kutlayan Özdağ, mesajının sonunda “Yaşasın Cumhuriyet! Ne Mutlu Türk’üm Diyene!” tasarruf kullanıldı. Cumhuriyetin korunması ve devrimlerin sürdürülmesini destekleyen Özdağ, Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve Milli Mücadele'nin tüm şehitleri ve gazilerinin ölümüyle andı.

yılmazparlar@yahoo.com

2 Temmuz 2024 Salı

Ümit Özdağ'dan Çarpıcı Açıklamalar-Yılmaz Parlar

  

Ümit Özdağ'dan Çarpıcı Açıklamalar: "Sığınmacıları Hukukun İçinde Geri Göndereceğiz"

Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ, kamuoyuna yaptığı önemli bir video açıklamasıyla Türkiye'nin gündemini bir kez daha sarsacak açıklamalarda bulundu. İşte Özdağ’ın açıklamalarından öne çıkan başlıklar:

Stratejik Göç Mühendisliğine Karşı Mücadele

Zafer Partisi'nin son üç yılda, Türkiye'ye yönelik stratejik göç mühendisliğine karşı verdiği mücadelenin Türk kamuoyunda büyük takdir topladığını belirten Özdağ, partisinin bu konuda kararlı duruşunu sürdürdüğünü vurguladı. Özdağ, "Zafer Partisi'ne oy versin, vermesin; AK Parti, MHP, CHP, İYİ Parti, Saadet Partisi ve diğer partilere oy veren seçmenlerimiz, sığınmacıların ve kaçakların vatanlarına yollanması konusundaki görüşümüzü güçlü bir şekilde desteklediler" dedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Esad ile Görüşme Açıklaması

Özdağ, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad ile görüşme ihtimaline dair açıklamasına dikkat çekerek, "Erdoğan, yıllardan beri şeytanlaştırdığı Esad ile eski günlerde olduğu gibi görüşebileceğini ifade etti" şeklinde konuştu. Bu gelişmenin, Zafer Partisi'nin mücadelesinin bir sonucu olduğunu belirtti.



Gaziantep’te Sığınmacı Tepkisi

Özdağ, Gaziantep’te 41 sivil toplum örgütünün "Yeter artık, Gaziantep bu yükü taşıyamıyor" şeklinde rapor hazırladığını ve Gaziantep Sanayi ve Ticaret Odası Başkanlarının bu duruma tepki gösterdiğini ifade etti. Bunun üzerine İçişleri Bakanlığı’nın geniş bir kampanya başlatarak kaçak Suriyelileri vatanlarına göndermeye yönelik adımlar attığını söyledi.

Suriye’nin Kuzeyinde Artan Saldırılar

Son dönemde Türkiye’nin kontrol ettiği bölgelerde Türk tırlarına ve birliklerine yönelik saldırıların arttığını belirten Özdağ, bu saldırıların arkasında Türkiye’nin Suriye ile ticaret yapmasını ve Suriyelileri geri göndermesini engellemeye yönelik girişimler olduğunu ifade etti.

Kayseri’de Yaşanan Olaylar

Kayseri'de bir Suriyelinin altı yaşındaki bir çocuğa yönelik taciz girişiminin ardından olayların kontrolden çıktığını belirten Özdağ, vatandaşları provokasyonlara karşı uyardı. "Öfkenizi sokağa değil sandığa yönlendirin" diyerek vatandaşları sağduyuya davet etti.

"Vatanı Savunacağız, Ama Doğru Şekilde"

Zafer Partisi'nin hukukun içinde kalarak mücadelesini sürdüreceğini vurgulayan Özdağ, "Bu insanları vatanlarına hukuk içerisinde, Türk devletine ve Türk milletine yakışır bir şekilde yollayacağız. Bunun yolu sokakta şiddet değil, sandıkta oydur" dedi.

Provokasyonlara Karşı Tedbir

Özdağ, provokasyon girişimlerine karşı il başkanlarına talimat verdiğini ve bu girişimleri yakından takip ettiklerini belirtti. "Devlet bizim devletimiz, ülke bizim ülkemiz. Türkiye bizim vatanımız. Hep birlikte bu vatana sahip çıkacağız" diyerek sözlerini sonlandırdı.

Zafer Partisi'nin kararlı duruşu ve lideri Ümit Özdağ’ın açıklamaları, Türkiye'de sığınmacı politikasına yönelik tartışmaların yeniden alevlenmesine yol açacak gibi görünüyor. Özdağ'ın sözleri, Türkiye'nin gelecekteki sığınmacı politikasını şekillendirecek önemli ipuçları içeriyor.

yilmazparlar@yahoo.com 

21 Nisan 2024 Pazar

Bangladeş Bağımsızlık Gününü Kutladı-Yılmaz Parlar

  Bangladeş Bağımsızlık Gününü Kutladı

Vizyoner Lideri Sheikh Hasina Sayesinde İlerlemeye ve Ekonomik  Büyümeye Devam Eden, Güney Asya Ekonomik Mucizesi, Dünyanın Harikası Bangladeş’in İstanbul Başkonsolosluğu, Bağımsızlık günlerinin 54. ncüsünü 19 Nisan 2024 Cuma günü Shangri-La Bosphorus Hotelde kutladı.


 
Bangladeş İstanbul Başkonsolosu Mohammed Nore-Alam’ın ev sahipliğinde verilen resepsiyona, İstanbul Vali Yardımcısı Özlem Bozkurt Gevrek, Yabancı ülke Konsolosları, temsilcileri, Diplomatlar, iş dünyası inasanları, akademisyenler başda olmak üzere basın mensupları ve elit davetliler katıldı. 



İki Ülke Milli marşların söylemiyle başlayan resepsiyonda Bangladeş İstanbul Başkonsolosu Mohammed Nore-Alam ve İstanbul  Vali Yardımcısı Özlem Bozkurt Gevrek açılış konuşmaları Yaptı.

"Bangladeş İstanbul Başkonsolosu Mohammed Nore-Alam “Bangabandhu’nun dış politika ilkesi olarak herkestle dostluk, hiç kimseyle düşmanlık, Türk büyük önderi Mustafa Kemal Atatürk’ün vecizesi: “Yurtta sulh, cihanda sulh”  ilkesiyle paralellik göstermektedir.

……….

Bangabandhu Şeyh Mucibur Rahman, büyük Türk önderi Mustafa Kemal Atatürk’ün cesaretinden ve şövalyeliğinden büyük ölçüde ilham almıştı.  Milli şairimiz Kazi Nazrul İslam, 1921 yılında Mustafa Kemal Atatürk’ün yiğitliğini ve kahramanlığını öven Kemal Paşa adlı bir şiir yazmıştır”



 İstanbul  Vali Yardımcısı Özlem Bozkurt Gevrek “Türkiye ve Bangladeş ilişkileri, yüzyılı aşan ortak tarihi, kültürel ve dini bağlar tarafından şekillendirilmektedir. Ticaret ve ekonomi gibi alanlarındaki işbirliğimizi özellikle güçlendirmemiz gerekmektedir. Çünkü ikili ticaret hamcımız bunu göstermektedir.”

Bangladeş İstanbul Başkonsolosu Mohammed Nore-Alam Özetle “Bu kutlu günde, Bangladeş'in kurucusu ve ulusal kahramanı Bangabandhu Şeyh Mucibur Rahman'ı derin bir saygıyla anıyorum. Onun liderliğinde, Bangladeş 1971'deki bağımsızlık savaşıyla küresel sahnede bağımsız bir devlet olarak ortaya çıktı.



Aynı zamanda, bağımsızlık mücadelemizde hayatlarını kaybeden 3 milyon şehidimize ve özgürlük savaşçılarına da en derin saygılarımı sunuyorum.

Bangladeş, yoksulluktan ve ayrımcılıktan uzak, laik ve müreffeh bir ülkeyi simgeler. Başbakan Sheikh Hasina'nın liderliği altında, Bangladeş dünyanın en hızlı büyüyen ekonomilerinden biri haline gelmiştir.

Bangladeş, teknoloji ve bilgiye dayalı gelişmiş bir ülke olma hedefiyle ilerliyor ve aynı zamanda 2100 yılına kadar refah ve iklime dirençli bir delta oluşturma amacını taşıyor.

Dış politika ilkesi olarak, Bangladeş herkesle dostluk ve barış içinde yaşamayı, diğer devletlerin içişlerine karışmamayı ve küresel barış ve güvenliği desteklemeyi benimsemiştir.



Bangladeş, Myanmar'dan zorla yerlerinden edilen Rohingya mültecilerine ev sahipliği yapmaktadır ve onların güvenli şekilde geri dönmeleri için uluslararası toplumdan destek beklemektedir.

Bangladeş ve Türkiye arasında mükemmel ikili ilişkiler bulunmaktadır, bu ilişkiler tarihi bağlar, ortak inançlar ve kültürel yakınlık üzerine kuruludur.

Bangladeş, barış, insan hakları ve hukukun üstünlüğüne olan bağlılığıyla küresel arenada önemli bir rol oynamaya devam etmektedir.” Şeklinde ifadelerini sundu.

İstanbul  Vali Yardımcısı Özlem Bozkurt Gevrek ise özet olarak Türkiye ve Bangladeş arasındaki ilişkiler, yüzyıllardır süregelen ortak tarihi, kültürel ve dini bağlarla şekillenmiştir. İki ülke, en sıkıntılı zamanlarında bile birbirlerine destek olmuş ve kardeşlik ve dostluk duyguları ilişkilerinin temelini oluşturmuştur.



Bangladeş'in ekonomik ilerlemesi, ülkenin en az gelişmiş ülkeler grubundan ayrılmasını haklı kılmaktadır. Türkiye olarak, Bangladeş'in canlı ekonomisi ve genç nüfusuyla daha da gelişmesini desteklemekteyiz.

Bangladeş, Asya Birleşimi'nin önemli bir ortağı olarak yeniden dikkat çekmektedir. Bu nedenle, ticaret ve ekonomi gibi alanlardaki işbirliğimizi güçlendirmemiz gerekmektedir. Bangladeş'in milyonlarca mülteciye ev sahipliği yapması, özellikle 1 milyondan fazla Rohingya Müslümanına kapılarını açması takdire şayandır.”dedi

Bangladeş gerçektende ; Mayıs 1981'de Sheikh Hasina'nın Bangladeş'in siyasi manzarasında ortaya çıkışı, basit bir ifadeyle, Bengal ulusunun itibarını yeniden kazanması için bir kampanyaydı. Ardından, Ağustos-Kasım 1975'teki kargaşa ve cinayetlerle kaybedilen değerleri yeniden canlandırmak için yürüttüğü, gösterdiği çabalar, bugün tarihin bir parçasıdır.



Sheikh Hasina'nın siyasetteki ilk adımları, partinin başına geçtikten sonra parçalanmış bir Awami Birliği'ni yeniden birleştirme ihtiyacıyla bağlantılıydı. Gerçekten de, partinin geleceğini yalnızca Bangabandhu'nun kızının yeniden şekillendirebileceğine ikna olan ve o zamana kadar üç fraksiyon halinde faaliyet gösteren partinin liderliğini kabul etmesi için onu davet etmeyi görev edinen parti büyüklerinin bilgeliğinin bir kanıtı olmaya devam ediyor.

Göreve başladığından beri Sheikh Hasina, komünal olmayan, açlık ve yoksulluğun olmadığı ülkeyi inşa etmek için durmaksızın çalışıyor. Hayalperest, filozof ve vizyon sahibi bir lider. 

Bangladeş, ekonomisi Sheikh Hasina, döneminde dört kat büyüdüğü için şu anda dünya ekonomisinde 41. sırada yer alıyor.

Hindistan ile Bangladeş arasında 41 yıllık Kara Sınır Anlaşması çözüldü. Ülkenin kişi başına düşen geliri 27 kat arttı. Fakir bir ülkeden fırsatlar diyarına çevirme fırsatı veriyor, çok doğru bir şekilde 'yaşam ve geçim arasında bir denge kurmak' olarak tanımladığı şeyi yapıyor. Bangladeş, dinamik liderliğinde elde edilen sürdürülebilir GSYİH büyümesi ve sosyo-ekonomik parametreler açısından bir "kalkınma mucizesi". Sözde 'dipsiz kuyudan canlı bir ekonomi, bir fırsatlar ülkesi haline geldi.

Çin ve Hindistan gibi iki büyük ekonomi arasında kalan 165 milyon çalışkan insanıyla Bangladeş, yatırım için kazançlı bir yer. Asya'daki en yüksek GSYİH büyüme oranını yakaladı.



İnovasyon ve girişimcilik için küresel bir kuluçka merkezi olmak yolundalar. Bu devasa kalkınma görevini, daha büyük bir yabancı yatırım ve havale girişi ile birlikte dış ticarette daha fazla derinlikle hızlandırmayı amaçlıyorlar. “Ekonomik diplomasi”yi uygulamaya koydular. Bu paket kapsamında birkaç yıl içinde -Öncelikle- Birinci olarak, adil bir pazar erişimi elde etmeyi;

İkinci olarak, ihracatın genişletilmesi,  Üçüncüsü, önemli miktarda içe dönük Doğrudan Yabancı Yatırım girişi,  Dördüncüsü, kritik teknolojilerin transferi ve Beşincisi, hem yurtiçinde hem de yurtdışında profesyoneller ve çalışanlar için daha büyük ve daha iyi istihdam fırsatları.

Ayrıca kaliteli hizmet sunmak için küresel bir üretim merkezi olmak istemi içindeler. İş liderlerine yenilikçi fikirler ve stratejiler üretmeye teşvik ediyorlar.

Resepsiyonda Bangladeş sanat ve kültür odaklı objeler sergilendi. Geleneksel halk oyunları gösterimi sunuldu. Bangladeş tat lezzetlerinden oluşan yemekler davetlilere sunuldu.

yilmazparlar@yahoo.com

27 Mart 2024 Çarşamba

Ukrayna -Rus Savaşı Ve Rum Patrikhanesi İlişkileri-Yılmaz Parlar

  

Ukrayna -Rus Savaşı Ve Rum Patrikhanesi İlişkileri

Başkanlığını Y.Müh.Mim. Zehra Bilge Eray’ın yaptığı Kıbrıs Türk Kültür Derneği İstanbul Şubesi Kiev' de yaşayan Doğu Avrupa Uzmanı gazeteci yazar Deniz Berktay’ın konferansına ev sahipliği yaptı.



 26 mart 2024 Salı günü gerçekleşen hiperaktif söyleşiye Diplomatlar, Akademisyenler, Kıbrıs gazileri, üyeler katıldılar.

 Zehra Bilge Eray’ın açılış konuşmasında Patrikhane konusunun bizler için neden önemli olduğunu, bu konunun Ukrayna savaşı ile alakasını Deniz Berktay’ın anlatacağını belirtdi.

 Deniz Berktay Ukrayna -Rus Savaşı Ve Rum Patrikhanesi İlişkileri konusuna girmeden önce geniş bir Hıristiyanlık ufuk turu attırdı.



 Deniz Berktay’ın konuşmaların özetinde;

Ukrayna-Rusya savaşı ve Rum Patrikhanesi ilişkileri hakkında son zamanlarda gelişmeler yaşandı. Ukrayna, Rusya ile olan gerilimin artmasıyla birlikte, Rum Patrikhanesi ile ilişkilerini güçlendirmeye yönelik adımlar atıyor.

Ukrayna-Rusya savaşı, 2014 yılında Rusya'nın Kırım'ı ilhak etmesi ile başlamıştı. Ardından Rusya, Doğu Ukrayna'da ayrılıkçı grupları desteklemeye başladı. Bu durum, Ukrayna ile Rusya arasındaki ilişkilerin gerilmesine ve savaşın çıkmasına neden oldu.

 Bu süreçte Rum Patrikhanesi de adımlar atmaya başladı. Rum Ortodoks Kilisesi'nin en önemli lideri olan , Fener Rum Patrikhanesi patriği Dimitri Bartholomeos Ukrayna'nın bağımsız bir Ortodoks Kilisesi kurma taleplerine destek verdi. Rus Ortodoks Kilisesi, Ukrayna'nın bağımsız bir kiliseye sahip olmasına karşı çıktı ve bu durum Rusya-Ukrayna ilişkilerinde gerilimin artmasına neden oldu.

Ancak geçtiğimiz yıl, Rum Patrikhanesi tarafından Ukrayna'da bağımsız bir kilisenin kurulmasına ilişkin karar alındı. Bu karar, Ukrayna'nın bağımsızlık mücadelesine destek oldu ve ayrıca Ukrayna-Rusya ilişkilerinde de önemli bir dönüm noktası oldu.

 Son olarak, Ukrayna-Rusya savaşı devam ederken, Rum Patrikhanesi'nin Ukrayna'ya olan desteği artmış durumda. , Fener Rum Patrikhanesi patriği Dimitri Bartholomeos Ukrayna halkının yanında olduğunu defalarca ifade etti ve Ukrayna'nın toprak bütünlüğünü desteklediğini belirtti.



Patrikhanesi'nin bu iki ülke için ne anlama geldiğine ve nasıl bir etkisi olduğuna odaklandığımızda;

Öncelikle, Rusya açısından Fener Patrikhanesi'nin önemi oldukça büyüktür. Rus Ortodoks Kilisesi, Ortodoksluğun en büyük pazarlarının biri olarak kabul edilen Rusya'da büyük bir etkiye sahip olan bir kurumdur. Fener Patriği'nin Rus Ortodoks Kilisesi lideri olarak tanınması, Rusya'da dini ve siyasi etkileri dolayısıyla büyük bir dış politika aracı haline gelmiştir. Özellikle, Rusya'nın Ukrayna'daki etkisi ve Ortodoks Kilisesi'nin bölünmesi gibi konularda, Fener Patrikhanesi'nin yaptığı açıklamalar ve aldığı kararlar büyük tartışmalara yol açmıştır.

 Ukrayna açısından da Fener Patrikhanesi'nin önemi göz ardı edilemez. Ukrayna, tarihsel olarak Rus Ortodoksluğu'nun önemli bir merkezi olarak kabul edilmektedir. Ancak, son yıllarda yaşanan siyasi ve dini gelişmeler, Fener Patrikhanesi'nin Ukrayna'da daha da büyük bir önem kazanmasına neden olmuştur.

 Ukrayna, Rusya ile olan ilişkilerinde giderek daha fazla bağımsızlık arayışında olduğundan, Fener Patrikhanesi'nin bu süreçte oynadığı rol büyük bir anlam taşımaktadır. Ukrayna'daki Ortodoks Kilisesi'nin bağımsızlığını ilan etmesi ve Fener Patrikhanesi'nin bunu tanıması, Ukrayna'da büyük bir dini ve siyasi dönüşümün başlangıcı olarak kabul edilmektedir.

 Fener Patrikhanesi'nin Rusya ve Ukrayna açısından büyük bir önemi vardır. Rusya'da Rus Ortodoks Kilisesi'yle olan ilişkisi ve dini-siyasi etkileri, Fener Patrikhanesi'ni Rusya'da önemli bir dış politika aracı haline getirmektedir. Ukrayna'da ise Fener Patrikhanesi'nin Ukrayna Ortodoks Kilisesi bağımsızlık sürecindeki rolü ve tanıması, ülkenin dini ve siyasi dönüşümünde etkin bir rol oynamaktadır.



ABD’nin Türkiye Fener Rum Patrikhanesi Ekümenik statüsünü tanımalı baskısına göz atalım

 Ekümenik ne demek ;

Ekümenik, Fransızca kökenli bir kelime olup "evrensel birleşme" anlamına gelir. Ekümeniklik ise bu evrensel birleşmeyi ifade eder. Fener Rum Patrikhanesi'nin ekümenik olup olmadığı tartışmalıdır. Türkiye'deki hükümet yetkilileri ve dini kurumlar, Fener Rum Patrikhanesi'nin ekümenik olmadığını ve sadece dini bir kurum olarak kabul edilmesi gerektiğini savunmaktadır. Lozan Antlaşması ve yargı kararları da bu görüşü desteklemektedir. Fener Rum Patrikhanesi'nin ekümenik olup olmadığına ilişkin tartışmalar devam etmektedir.

Ekümeniklik tartışması ise Türkiye'de ilk kez 1517 yılında Yavuz Selim'in Mısır'ı fethettiğinde gerçekleşmiştir. Bu dönemde İskenderiye ve Antakya patrikhaneleri İstanbul'daki Rum Patrikhanesi'ne bağlanmış ve patriği de "ekümenik" (cihan patriği) ilan etmiştir. Fener Rum Patrikhanesi'nin ekümenik olup olmadığı ise tartışmalı bir konudur. Fener Patrikhanesi Ortodoks dünyasında birinci olarak kabul edilse de diğer kiliseler tarafından gerçek liderlik kabul edilmemektedir.

 Bu konuda ABD'nin politikaları ve baskıları da rol oynamaktadır. Türkiye ise Fener Patrikhanesi'ni Türkiye’daki Rum Ortodoks cemaatinin dini kurumu olarak kabul etmektedir ve ekümenik yetkilere sahip olmasını istememektedir.

 Bu durum Fener Patrikhanesi'nin özellikle Moskova Patrikhanesi ile çatışmasına sebep olmuştur. Ekümenik olarak tanınması durumunda Fener Patriği ve diğer rahiplerin Türk yurttaşı olma şartının kalkması, Türkiye'nin denetleyemeyeceği bir devlet içinde devletin oluşmasına neden olabilir.



Patrikhanesi'ni Ekümenlik Statüsüne Kabul Etme: Avantajlar ve Dezavantajlar Göreceli görüşlere Bakalım;

 Türkiye'nin Fener Rum Patrikhanesi'nin ekümenlik statüsünü tanıma konusundaki süregelen tartışmaları, hem iç politika hem de uluslararası ilişkiler açısından önemli bir konu olarak öne çıkıyor. Bu tartışma, Patrikhanenin dünya genelindeki Ortodoks Hristiyanlarının liderliği üzerindeki etkisini ve Türkiye'nin dini azınlıklarla ilişkilerini şekillendiriyor. 

Avantajları Savunanlar;

Uluslararası İtibarın Artması: Ekümenlik statüsünün kabul edilmesi, Türkiye'nin dini özgürlükler ve azınlık hakları konusundaki taahhütlerini güçlendirebilir. Bu durum, Türkiye'nin uluslararası alanda itibarını artırabilir ve ülkeyi demokratikleşme ve insan hakları alanında daha olumlu bir şekilde konumlandırabilir.

Dinler Arası Diyalogun Teşviki: Ekümenlik statüsünün kabul edilmesi, Türkiye'nin dinler arası diyalog ve hoşgörüyü teşvik etme çabalarını destekleyebilir. Bu durum, ülkenin farklı dini topluluklar arasında barış ve işbirliğini teşvik etmesine yardımcı olabilir.

Tarihî Mirasın Korunması: Fener Rum Patrikhanesi, İstanbul'un tarihî ve kültürel mirasının önemli bir parçasıdır. Ekümenlik statüsünün kabul edilmesi, Patrikhanenin tarihî ve kültürel önemini vurgulayabilir ve bu mirasın korunmasına yönelik çabaları güçlendirebilir.

Dezavantajları savunanlar

İç Politikadaki Tartışmalar: Türkiye'de Fener Rum Patrikhanesi'nin ekümenlik statüsüne ilişkin tartışmalar, iç politikada gerilimlere neden olabilir. Bu durum, milliyetçi ve dini muhafazakâr kesimler arasında gerginliklere yol açabilir ve toplumsal kutuplaşmayı artırabilir.

Dini Azınlıklara Yönelik Baskılar: Ekümenlik statüsünün kabul edilmesi, dini azınlıklara yönelik baskıları azaltmaya yönelik olumlu adımlar atmış olsa da, pratikte bu durumun uygulanması zor olabilir. Bazı çevrelerde, bu statünün kabul edilmesi dini azınlıklara yönelik ayrımcılığı artırabilir.

Uluslararası İlişkilerdeki Dinamikler: Türkiye'nin Fener Rum Patrikhanesi'nin ekümenlik statüsünü kabul etme kararı, uluslararası ilişkilerde karmaşık dinamiklere yol açabilir. Bazı ülkeler bu adımı olumlu karşılarken, diğerleri bu durumu eleştirebilir veya istismar edebilir.

Türkiye'nin Fener Rum Patrikhanesi'nin ekümenlik statüsünü kabul etme konusundaki tartışmalar, iç politika ve uluslararası ilişkiler açısından önemli bir konuyu gündeme getiriyor. Bu adımın avantajları, ülkenin uluslararası itibarını artırması ve dini azınlıklara yönelik taahhütlerini güçlendirmesiyle ilgili olabilir. Ancak, bu adımın dezavantajları da iç politikadaki gerilimleri artırabilir ve dini azınlıklara yönelik baskıları azaltmada pratik zorluklarla karşılaşılabilir.

Fatih Kaymakamlığı, Fener Rum Patrikhanesi patriği Dimitri Bartholomeos ve patrikhanenin zaman zaman "ekümenik" kavramınına noktayı koydu.

Fatih Kaymakamlığı, Fener Rum Patrikhanesi patriği Dimitri Bartholomeos ve patrikhanenin zaman zaman "ekümenik" kavramını kullanmasının ardından açıklama yapma ihtiyacı duyduğunu belirtti.

Açıklamada;

Türkiye ile Yunanistan arasında imzalanan Türk ve Rum ahalinin mübadelesine dair mukavelede patrikhanenin durumu ve statüsü ile ilgili bir hüküm bulunmadığı ifade edildi. Lozan Antlaşması'nda da patrikhane ile ilgili bir hükme yer verilmediği belirtilerek, patrikhanenin sadece dini yetkileri olduğu ve siyasi faaliyetinin bulunmadığı vurgulandı.

 Ayrıca, patrikhanenin ekümenik olduğu iddiasının hukuki bir dayanağı olmadığı ifade edildi. Lozan Anlaşması ve yargı kararlarına dayanarak Fener Rum Patrikhanesi'nin dini bir kuruluş olduğu ve ekümenik sıfatının bulunmadığı vurgulandı.

 yilmazparlar@yahoo.com

31 Ocak 2024 Çarşamba

75. Hindistan Bağımsızlık Günü -Yılmaz Parlar

   75. Hindistan Bağımsızlık Günü 

İstanbul Hindistan Başkonsolosluk Cumhuriyet Bayramı'nın 75. yılını Görkemli kutlaması “Jai Hind”



Hindistan Cumhuriyet Bayramın 75. yılını kutlama kapsamında İstanbul Konsolosluğunca düzenlenen resepsiyonda ATA’mız anıldı. “Mahatma Gandi, Rabindranath Tagore, ve Gazi Mustafa Kemal Atatürk birbirlerinden ilham almışlar ve hala milyonlarca vatandaşlarımıza ilham olmaya devam etmekteler.”



26 Ocak Hindistan Bağımsızlık Günü Kapsamında, İstanbul Hindistan Başkonsolosluğu tarafından düzenlenen ve coşkulu bir atmosferde kutlanan Hindistan Bağımsızlık Günü Resepsiyonda, Atamız Yine anıldı yine onur Misafir oldu. 



1938'de Ataturk'a övgüde, Rabindranath “Kemal, Yeniden Dirilen Asya İçin Bize Örnek Oldu.” demiştir

Hindistan İstanbul Başkonsolosu Mijito Vinito ve eşi Shin Jung Lee davetlileri karşılamasıyla başlayan, İstanbul Başkonsolosluğu tarafından Hilton Boshorus Hotelde düzenlenen, renkli coşkuyla kutlanan Hindistan'ın zengin tarihini ve kültürünü biraz daha yakından tanıma fırsatı veren Hindistan'ın bağımsızlık günü resepsiyonda Türk ve Hint toplumları, bir araya geldi.



Hindistan ve Türkiye arasındaki dostluğu ve işbirliğini güçlendirmenin yanı sıra, iki ülkenin kültürel bağlarını da pekiştirmeyi amaçlayan etkinliğe Başta İstanbul Vali Yardımcısı Özlem Bozkurt Gevrek, 

Sarıyer Belediye Başkanı Şükrü Genç, İstanbul Ticaret Odası İTO Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Ahmet Özer, Marmara Grubu Vakfı Genel Başkanı ve Montenegro (Karadağ)  Balıkesir Fahri Konsolosu  Dr. Akkan Suver, TÜRSAB Temsilcisi Berna Akar olmak üzere yabancı Konsoloslar, Temsilcileri, Diplomatlar, Yerel Yetkililer İş- Siyaset Dünyası önde gelen isimleri Akademisyenler ve İstanbul'da yaşayan Hindistanlı vatandaşlar katıldılar.



26 Ocak Hindistan Bağımsızlık Günü kapsamındaki resepsiyon İki ülkenin Milli marşları "Jana Gana Mana" ve “İstiklal Marşı “nın söylenmesiyle başladı. Ardından Başkonsolos, Mijito Vinito bağımsızlık mücadelesinin anlamını vurgulayan bir konuşma yaparak, Hindistan'ın geçmişten günümüze olan evrimini ve bağımsızlık kazanma sürecini anlattı.



Genel olarak; Hindistan'ın Bağımsızlığından önce, 1930'dan itibaren her sene bu bayram “Purna Swarajya” günü ya da "Tam Bağımsızlık Günü" olarak kutlanıyordu ve buna uygun şekilde, ülke özgürlüğünü elde ettiğinde bugün anayasanın kabul olduğu gün olarak belirlendi. Hindistan'ın bağımsızlık süreci 19. yüzyılda başladı ve İngiliz sömürge yönetimine karşı birçok ayaklanma ve protesto gerçekleştirildi. 15 Ağustos 1947'de Hindistan, Britanya İmparatorluğu'ndan resmi olarak ayrıldı ve bağımsız bir ulus olarak kuruldu. Bu tarih, Hindistan'ın modern tarihindeki dönüm noktası olarak kabul edilmektedir.



Başkonsolos, Mijito Vinito Özetle; “26 Ocak 1950 senesinde Hindistan Anayasa kabul edildi. Böylece Hindistan dominyonlukdan, Hindistan Cumhuriyetine dönüştü, Nobel ödüllü Rabindranath Tagore tarafından yazılan, 24 Ocakda Milli marş "Jana Gana Mana” oluştu. Hindistan Kurucu Meclisi tarafından kabul edildi. Ataturk, Tagore'a Türk edebiyatı ve kültürü hakkında 41 kitap göndermişdir. 1938'de Ataturk'a övgüde, Rabindranath Tagore, “Kemal Yeniden dirilen Asya için bize örnek oldu”demiştir.



Cumhuriyetlerimiz kurulurken, iki ülkenin sömürge sonrası mücadeleleri, Mahatma Gandhi ve Tagore gibi kişiliklerin bir nesil Türk halkına ilham vermesine izin veren bir bağlantı faktörüydü. Ve Türk gazetelerinin ve belgelerin kapsamında çok sayıda kanıt var. Büyük Türk halkıyla ilişkilerimiz tarih, kültür, dil ve toplumda derin köklere sahiptir. Karşılıklı saygı ve destek bu ilişkide tutarlı bir özellik olmuştur ve Türk arkadaşlarıma anlatmak istediğim gibi, bildiğimizden daha benzeriz. Korkunç deprem geçen yıl Şubat ayında aniden Türkiye'yi vurduğunda, Hindistan Türk halkıyla dayanışma konusunda “Dostluk Operasyonu” adlı insani yardım girişimi harekete geçti. Hindistan, arama kurtarma ekipleri, mobil alan, hastane ekipmanı ve yardım malzemesi gönderen ilk müdahale ekiplerinden biriydi. Benzer şekilde, Hindistan'daki Covid-19 Pandemi'nin zirvesi sırasında Türkiye, Hindistan'a önemli tıbbi malzeme gönderdi ve bu güçlü dostluk mükemmellikleri bağlarına değer veriyoruz” dedi



Başkonsolosluk, Bağımsızlık Gününü sadece bir kutlama değil, aynı zamanda Hindistan ile Türkiye arasındaki dostluğu pekiştirmek adına bir fırsat olarak değerlendirdi. Hindistan ve Türkiye arasındaki kültürel, ekonomik ve siyasi ilişkilerin güçlendirilmesi amacıyla yapılan çalışmalara vurgu yapılırken, gelecekteki işbirliği potansiyeline dikkat çekildi.

Başkonsolos, Mijito Vinito Ticaret ve ekonomik ilişkileri değerlendirdiğinde, ekonomi iş hacmi olarak, Türkiye ilişkisinin önemli bir boyutu 13 milyar dolardan fazla  olmasıyla ileri boyutlara geleceği inancını taşıdığını söyledi.



G-20 zirveleri ile söylem sonrası, Gençlik hakkında Hindistan ve Türkiye nüfusunun büyük bir parçası olduğunu, Gençlerin sınırları zorladığını ve yeni sınırları keşfetdiklerini vurguladı.

Hindistan ve Türkiye sanatda, mimaride, lezzetde ve dilde kendini gösteren derin tarihi ve kültürel bir bağa sahip, İki kadim uygarlıkdır. Halklar etkileşim halindedir.


 

Sahaja Yoga müzik ve dans  Group geceye renk katdı. Hind müziklerinden kısa çoşkulu konser verdi.  Hint danslarından oluşan gösteri ilgiyle izlendi. Çok beğeni topladı. 

Gösteri sonrasında kültürün bir parçası olan “Gastronomi” Hind mutfağından lezzetli seçkilerini davetliler tatdılar. Davetliler Hint tatlısı paket ikramıyla uğurlandılar. 

yilmazparlar@yahoo.com

Eurocities Heyetinden İBB’ye Ziyaret-Yılmaz Parlar

    Avrupalı Belediye Başkanlarından İstanbul’da Tarihi Dayanışma Mesajı “Ekrem İmamoğlu yalnız değil, demokrasi yalnız değil.” Demokrasiye ...